Tenkit

Kandan Kanla Kurtulmak: BeReZe'nin Macbeth'i

Shakespeare'in kaleminden dökülmüş sözcükler, Tiyatro BeReZe uyarlaması Macbeth: İki Kişilik Kâbus'ta -fiziksel tiyatronun belki de tüm olanakları zorlanarak- Elif Temuçin ve Erkan Uyanıksoy'un performansları eşliğinde sahnede dans ediyor. 2016 yılında prömiyer yapan, Elif Temuçin ve Erkan Uyanıksoy'un birlikte uyarladıkları oyunu Doğu Akal yönetiyor. Oyun biraz sonra ağaçların arasında uzanacak bâkir yollara, Duncan'ın yatak odasına, şatoya, tuvalete, Lady Macbeth'in mutfağına dönüşecek çiftin yatak odasında başlıyor. Bir türlü uyuyamayan Macbeth'i ve mışıl mışıl uyuyan Lady Macbeth'i görüyoruz yataklarında. Sabah olduğunda uykusunu almış, yatağından kalkan Lady Macbeth kahvesini içerken, artık kendisinden başka herhangi birinin varlığından ürker hale gelmiş Macbeth'le sessiz bir dövüşe girişiyor. Her ikisini yormaktan başka bir işe yaramayan bu dövüş sonunda kendi alanlarına çekilen oyuncular, oyunu bir süreliğine seyirciyle karşılıklı iletişim kurdukları bir monodrama dönüştürüyorlar. Bir kenarda -Macbeth'i oynayan- Uyanıksoy, oyunun hikâyesini anlatmaya başlıyor. Savaştan dönerken birlikte olduğu iki savaşçıyla birlikte gördüğü cadılar, cadıların onları selamlamaları, şehre girdiğinde adına yapılan büyük tezahürat ve kralın kendisini Cawdor Beyliği'ne yükseltmesiyle az önceki cadıların kehanetinin gerçekleşmesi... Macbeth tüm bunları anlatırken seyirciyi bir yandan da az sonra izleyeceklerine dair bilgilendiriyor, bir yandan da oyunun 'illüzyonuna' sokuyor. Lady Macbeth ise bunlar olup biterken kendisini 'Lady Macbeth' yapacak makyajıyla rolüne hazırlanıyor. Sonrasında, evinin mutfağında söylenerek yemek hazırlayan bir kadın olarak görüyoruz onu. Bir yandan Macbeth'in Cawdor Beyliğine yükseltilişini -terfisini- yeterli görmüyor, zira Duncan'dan sonra krallığın kocasının hakkı olduğunu düşünüp söyleniyor, bir yandan da -az sonra seyircinin gözünde Duncan'ın kanına dönüşecek- önündeki salçayla uğraşıyor. Öte yandan, Macbeth de -Lady Macbeth gibi- Duncan'dan sonra kral olamayacağı için huzursuz. Savaşta gösterdiği üstün başarılar ve halkın takdiriyle krallığın hakkı olduğuna inanıyor. Bu haksızlığı gidermenin tek yolu Duncan'ı öldürüp yerine geçmek. Yine de Duncan'ı öldürüp öldürmemek konusunda kararsız Macbeth. Sonuçta karısının cesaretlendirmesi ve hırsı cinayeti işlemeye sürüklüyor onu.

Oyun başladığında Macbeth ve Lady'nin yatakları şimdi Duncan'ın gizlice sızılan yatak odası. Oyun başında yatağın başucunuda olan gece lambalarıysa Duncan'ın odasını bekleyen subaylar. Macbeth, Lady Macbeth'in zil zurna sarhoş ettiği subayları geçip Duncan'ın yatak odasına giriyor ve onu sessizce öldürüyor. Peşi sıra debdebeli bir konuşmayla krallığını ilan ediyor yanına karısını alıp. Macbeth'e tacını Lady'si takıyor. Duncan'ı öldürüp öldürmeyeceğini düşünürken oturduğu helâ taşı, şimdi Macbeth'in boynuna taktığı taç. 

İktidarın beslediği şiddet ve hırs, sahnede oyunun ilk anından son anına kadar hissediliyor. Macbeth'in odalarındaki çiçeği su tabancasıyla sulaması, Lady Macbeth'in yemek yaparken elindeki salçanın -seyirciye- biraz sonra Duncan'ın kanına dönüşeceğini muştulaması, çiftin dans ederken birbirleriyle ilgilenmeden -iletişimsizce- sergiledikleri sert ve keskin hareketler, sevişirken artık birbirlerini tatmin edememeleri ve bunun getirdiği öfke... Tüm bunlar obje tiyatrosunun olanaklarını sonuna kadar zorlayan oyuncularla sahnede sağlam bir dramaturjiyle bütünleşmiş, objeler anlamı, anlam objeleri taşıyor. Macbeth'in Duncan'a ne yapacağı hakkında düşünürken üzerine oturduğu helâ taşının kral olduktan sonra Lady tarafından boynuna takılan bir tasmaya dönüşmesi, kazanmaya çalıştığı iktidarın Macbeth'e taktığı boyunduruğu göstermesi açısından düşündürücü... Bir diğer örnek de, Macbeth'in muhaliflerini öldürtmek için tuttuğu iki adam / iki yastıkla konuşması. Macbeth' e iktidar olmak yetmiyor zira iktidarda kalmak, iktidar olmaktan daha zor. Uyanıksoy, yastıklardan birini bir eline, diğerini diğer eline alıp onlarla işleyecekleri cinayetlere dair emirler yağdırıyor. Bu yastıklar, Macbeth yorulduğunda başını koyduğu birer "dinlenme" anlarına dönüşüyor sonrasında. Macbeth, işlediği cinayetten kendisini ancak başka bir cinayetler tasarlayarak dinlendirebiliyor çünkü artık. Objelerle böyle 'oynamak' ilk bakışta basit gibi görünüyor. Fakat sonra Müşfik Kenter'den zamanında duyduğum bir öğüt geliyor aklıma. "Seyirciye 'ne kadar basit, bunu ben de yaparım' dedirtebilmek gerçek hünerdir." Bu tip oyunsuluklar, tüm fiziksel değişimler seyircinin gözü önünde oluyor. Oyuncular bu değişimlerle sürekli kurdukları oyunu bozuyor, tekrar başka bir oyun kuruyor, sonra onu da bozuyorlar. Anlam, kullanılan/dönüşen objelerle başarılı bir bütünleşme sağlamış. Bu yüzden de seyircinin gözü önünde yaşanan tüm değişimler, az önve kurulan illüzyonun bozulup seyircinin oyunu takibini bozması yerine, seyir keyfinin bir parçasına dönüşüyor. Sahnede ön planda olan eylem, Shakespeare'in şiirsel diliyle uyumlu. Orijinal Macbeth metninin içinden seçilen tiradlar, sahnede takip edilen eylemi bütünleyici; zira eylemle ifade edilen sözcüklerle, sözcüklerle ifade edilen de eylemle tekrarlanmıyor. 

Macbeth: İki Kişilik Kâbus'u da içine katarak diyebiliriz ki, son dönem Türkiye tiyatrosunda anlatı egemenliğinde ilerleyen bir devinim görüyoruz. Sahnede iki kişi görsek de, çoğunlukla tek kişilik anlatı parçalarından oluşan Temuçin-Uyanıksoy uyarlaması, Shakespeare'in aynı anda pek çok duygu, çatışma ve çelişki barındıran tiradlarını yeniden bir anlatı biçimi olarak düşünebilmeye kapı aralaması açısından başarılı bir örnek. Daha ne kadar oynar bilinmez ama gidip tekrar tekrar izlenesi bir çalışma...

Zeynep Erdal
TEB OYUN Dergisi
Yaz 2018 / Sayı 38