Macbeth hiç eskimeyen konusuyla en sevdiğim Shakespeare eserlerinden biri. Aslında maalesef eskiyemeyen konusuyla demem lazım. Eğer insanlık geçen dört yüz küsur senede bu konuyu eskitmeyi başarabilseydi bugün çok farklı bir dünyada yaşıyor olacaktık ama olamadı.
İnsanlık bu oyunu eskitemeyince BeReZe de bu eskimeyen konuyu yazıldığı zamandan alıp daha ileri bir zamana getirmiş ama kötülük aynı kötülük, kötüler de aynı kötüler. Kral Macbeth ve Lady Macbeth. Yani iki kişilik kabusun başrol oyuncuları. Sahnede bir tek Macbethleri görüyoruz (ne yalan söyleyeyim oyunu seyrettikten sonra Macbethgiller demeyi çok istiyorum ama bilemedim işte) ama diğer roller de bir şekilde oyundaki yerlerini alıyor. Onları biz göremiyoruz ama onlar görüp konuşuyorlar, biz de böylece neler olup bittiğini anlıyoruz.
Elif Temuçin ve Erkan Uyanıksoy koca bir Macbeth'i iki kişiyle 80 dakikaya sığdırıyorlar. Çok farklı bir şey seyrediyoruz. Macbeth'i Macbeth yapan tüm sahneler var, konudan hiç kopmuyoruz ama bildiğimiz tüm o sahneler bambaşka bir yerden anlatılıyor, hem de çok zeki ve çok komik çözümlemelerle, değişik tekniklerle. Hatta zaman zaman kendimi animasyon ya da manga seyrediyormuş gibi hissettim. O derece yani. Özellikle kılıçla yapılan dövüş sahneleri. Aslında kılıç da yok! Ve cadılar. Evet, onlar da oradaydılar. Ve vahşi cinayet sahnesi. Seyredilmeye değer bir teknikle (!) öldürdüler Kral'ı. Kral öldü, yaşasın yeni Kral! Ve büyük bir sevinçle taktı Macbeth boynuna, tahtın simgesi olan altın renkli ortopedik boyunluğu (!) Ve aklı karıştığında köşedeki kahve makinasından kahve alıp içti. Ne de olsa kafein insanın idrak yollarını açar.
Aslında oyunun sahnelenmesinde öyle bir denge tutturulmuş ki, hem dekor, hem kostüm hem de ışık ve oyuncular ve sahneleme teknikleri bir araya gelerek sahnede altın oranı yakalamışlar. Sahnede ne bir eksik ne bir fazla nesne var. Dekoru oluşturan her bir parçanın metnin anlatılmasında bir görevi var, hatta kahvenin telvesini bile ziyan etmeyip kullandılar. Dekorların ve ışığın kullanımı, bazen aydınlığın bazen karanlığın öne çıkışı, oyuncuların seslerini, bedenlerini kullanış şekli, oyunla ve birbirleriyle olan uyumları bence mükemmeldi. Yapılan uyarlamalar, metin eklemeleri oyunun üstünde eğreti durmamıştı. Trajedinin ağırlığı da yok olmamıştı. Çok özgündü yani. Seyredilesi bir şey ortaya çıkmıştı. Tadını çıkara çıkara çok keyifli bir oyun seyrettim. Hem de çok güldüm. Günümüz Türkiye'sine ait siyasi ve politik göndermeler de oyunun bonusu oldu diyebilirim.
Macbeth benim BeReZe Tiyatro ile ilk tanışmam oldu. Elif Temuçin ve Erkan Uyanıksoy'u da sahnede ilk kez seyrettim. Oyunun tadı damağımda kaldı. Seyredilecek oyunlar listenize almanızı tavsiye ederim.
Entelektüelbaykuşlar
7 Aralık 2016
Online Link