Notebook

Birbirimizle Konuşur Gibi

Pandemi, Oturma Odası ve Odadaki Fil

Hep beraber yaşadığımız bu dünyaya, her şeye rağmen güvenmek isteriz. Bazen bizzat inşa ettiğimiz, bazense bizden öncekilerin inşa ettiği duvarlar, çatılar, balkonlar içinde hayatta kalmaya çalışırız; günlerimizi sorunsuzca geçirmemizi sağlayacak bir ilişkiler ağı kurarız. Fakat birdenbire, veya zamanın etkisiyle, belki de zaten olması gereken bu olduğu için, içinde yaşamaya alıştığımız bu yapılar çatırdamaya, dökülmeye başlar. Başkalarına belli etmemeye çalışırız. Sürekli çatlakları doldurur, yama yaparız; sürekli düşen tabelamızı geri koymak için türlü türlü sihirlere başvururuz. Ve sonra ortada çatırdayan, devrilen ya da yarılan hiçbir şey yokmuş gibi davranırız. Koca bir döküntünün içinde olduğumuzu hepimiz biliriz, ama o yıkık dökük yapının çökmesine asla izin vermediğimiz gibi, hala muhteşem bir düzen içinde yaşadığımızı hayal ederiz. İşte, gerçek sihir budur.

Herkese merhaba,

Biz, birlikte üniversite tiyatrosu yapmış olan iki kişi, mezun olduk olalı üretimlerimizi nasıl devam ettiririz derdini taşır dururuz. Ne var ki elle tutulur bir projeniz ya da gözle görülür bir oyununuz oldu mu diye sorsanız, bir sürü girişimimiz var deriz belki. Üstüne bir de karantina süreciyle cilamızı yaptık, odalara kapandık bu zamana kadar, tam oldu. Eninde sonunda bizi üzerine kafa yorduğumuz konulara ittireceğini düşünerek tiyatro ile ilgili nispeten daha geniş bir çerçeve içinde rahatça yazılar yazmaya karar verdik. Umarız her hafta buraya karaladıklarımız, okurları sıkmaz ve bizi de daha çok okumaya, izlemeye ve üretmeye teşvik eder. Üniversite alanından çekilmeye başlamamız sonucu üretimlerimizin yaşadığı dönüşümün çok daha ani olanını, pandemi sürecinde bütün tiyatro camiası yaşadı. Çünkü tiyatronun başat unsurlarından biri olan bir araya gelme mevhumu imkansız denecek bir noktaya geldi.* Nitekim birçok tiyatro grubu fiziksel mesafe olsa dahi sosyal mesafeyi daraltan dijital ortamın imkanlarından yararlanarak yeni formlar bulmanın peşine düştüler bu süre içerisinde. Şimdilerde ise mevsimin yaz olmasının faydasıyla açık havada oyunlar sergilenmeye başladı. Das Das Sahne açık havada oyun oynayabilecekleri yeni bir mekan açtı, Küçükçiftlik Park'daki bahçe bölümü de bir sahneye dönüştürüldü...

4 Ağustos'ta başlayan Kadıköy Belediyesi Tiyatro Festivali, Selamiçeşme Özgürlük Parkı'ndaki amfi tiyatroda 27 Eylül'e kadar devam edecek. Bizim yazımızın bundan sonraki kısmının konusu ise 31 Ağustos'ta burada oynanacak Tiyatro Bereze'nin Fil oyunuyla ilgili. Tiyatro Bereze** 2006 yılında Firuze Engin, Elif Temuçin ve Erkan Uyanıksoy tarafından kurulmuş, sergiledikleri birçok oyunun ve katıldıkları festivallerin yanında çeşitli atölyeler düzenleyen, farklı tiyatro toplulukları ve farklı disiplinlerden ekiplerle bir araya gelmenin yollarını arayan bir ekip. 2019'dan pandemi öncesine kadar oyunlarını Beyoğlu'ndaki Bereze Gösteri Evi'nde oynuyorlardı. Biz de "Fil" oyununu ilk defa orada seyretmiştik. Uzun bir aradan sonra ekip, geçtiğimiz günlerde Sabancı Müzesi'nde Müzede Sahne etkinliği kapsamında açık havada bu oyunla seyircisiyle buluştu.

Oyunda, dünyanın en büyük sihirbazının yapabileceklerinin bir sınırı yok; daha doğrusu seyirciye yapabileceklerini söylediklerinin. Onun aksine onu "biraz fazla seven" yardımcısı Dalia'nınsa yaptıklarına şaşırmadan edemiyoruz, hem de o bu kadar çekingen dururken.

Dalia bize gerekli ön bilgiyi şu cümlelerle veriyor:

“Bu, kendisini ‘Dünyanın En Büyük Sihirbazı’ olarak adlandıran bir adamın çok, çok, çok, çok ama çok acıklı hikâyesidir. Kendisine dair çok, çok, ama çok büyük hayalleri olan bu adam, bir gün gerçek ‘büyüklük’ hakkında aslında hiçbir şey bilmediğini fark edecek…”

Fil'de yazının başında bahsettiğimize benzer bir sihir bulunuyor. Oldukça yalın ve tatlı bir anlatımla ve naif hikayesiyle, bizi sabahın köründe uyanıp saatlerce televizyonda çizgi film kuşağını izlediğimiz zamanlara döndürüyor. O yıllardaki “çocuk" seyirciyi çağırıyor, ve o seyirciyi duvardaki çatlaklarla, akan çatıyla, yıkılmak üzere olan kolonlarla ve bunun gibi sorunlarla yüzleştiriyor. Hem odadaki fili görüyor, hem de onu hayatımız boyunca inkar etmenin ne menem bir iş olduğunu hissediyoruz. Bir kadın ve bir erkeğin ilişkisi üzerinden kendi krizlerimizi veya başkalarının krizlerini görünmez kılmak için ne denli sihirler yaptığımızı (ya da yapamadığımızı) düşünüyoruz. Şimdi siz bize inanmazsınız ama bizim elimizde de bir sürü oyun, bir sürü film fikri vs. var. Evet fil kadar hem de. Oturma odamızda duruyor. İşte asıl bizi böyle sevecek birileri var mı?

Bu yazıda oyunun ne anlattığından çok bize ne hissettirdiğinden bahsedelim istedik. Daha fazlasını merak ediyorsanız sizi 31 Ağustos Pazartesi günü Selamiçeşme Özgürlük Parkı’na davet edelim ve sizlere çok, çok, çok, çok, ama çok samimi bir oyun izleyeceğinizin garantisini verelim.

*Bu konuyla ilgili birçok tartışma yapıldı pandemi sürecinde. Konuyla ilgili yazılardan birini buradan okuyabilirsiniz.

**Tiyatro Bereze'yi daha çok tanımak isteyenler buraya bakabilir.

30 Ağustos 2020
Nerede Kalmıştık the mag
Online Link