Tiyatronun klasik metinleri son yıllarda farklı tiyatro toplulukları tarafından modern bir bakış açısıyla sahnelenmeye başladı. Tiyatro BeReZe’nin, Anton Çehov’un Martıoyunundan uyarladıkları Martı mıyım? da bunlardan biri. 28. İstanbul Tiyatro Festivali’yle yolculuğu başlayan oyunu, yönetmeni Elif Temuçin, oyuncuları Sezin Akbaşoğulları ve Tolga İskit’le konuştuk.
Anton Çehov’un Martı oyununu bugünün bakış açısıyla sahneleme fikri nasıl ortaya çıktı? Nasıl karar verdiniz?
Elif Temuçin: Anton Çehov’un oyunlarının tümünde karakterler, hayaller ile gerçekler arasında arada kalmış bir hâlde. Öyle derinlikli bir yerden ele alınmış ki 200 yıl önceye de 200 yıl sonraya da bir şeyler söylüyor. Günümüzde neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilemeden birçok soruyla baş başayız ve bunların içinde umutsuzca kaybolmak çok olası. Kurmaca gerçek, kendi gerçekliğimize uzak açıyla bakmamızı sağlayarak yalnız olmadığımızı hatırlatıyor. Çehov’un Martı’sı da tam bu noktada bize oldukça dokunan konu ve karakterlere sahip.
Benim kişisel olarak son zamanlarda sorguladığım şey: Nasıl devam etmeliyim? Bu inanılmaz hızla değişen dünyada bir yandan hiç değişmeyen hırslarımız nasıl dengelenecek? Biricik mi olmalıyım, düzene ayak mı uydurmalıyım? Artık biricik olmak mümkün mü? Tüm bu sorular içinde “aşk” gibi yoğun bir duygu nasıl var olacak? gibi çok fazla soru... Çehov’un Martı'sı bu sorulara cevap vermiyor, tam tersine hınzırca, “Cevap yok, insanız işte, sakin ol!” diyor bence. Ve bu duruş beni rahatlatıyor. Kendimize gülebilmeyi, tüm insani yanlarımızı kabul etmeyi ve umutsuzluğa düşmeden dilediğimiz yaşamlar için direnmeyi öğütleyen ama bunu parmak sallamadan, gözümüze sokmadan anlatan bir oyun Martı ve bence bu yanıyla bugüne çok şey söylüyor.
Biz de Martı mıyım? uyarlamasıyla spesifik olarak tiyatronun, günümüzde sanat yapmanın biraz daha derinleşmiş analizini yaparak, tiyatronun tiyatrosunu sahnede çıplak bırakıyor ve seyircilerle samimiyetle yaşadığımız dertleri paylaşmayı diliyoruz. Seyircinin konumu Tiyatro BeReZe olarak bizim için çok kıymetli ve oyunlarımızda farklı şekillerde konumlandırıyoruz onları. Dolayısıyla bu yorumumuzda da seyirciyle "alış-verişimizde" yeni denemelere girişmiş olduk ve bu beni çok heyecanlandırıyor. Zaten kişisel olarak klasik metinleri eğip bükmeyi, yeniden yorumlamayı, günümüze taşımayı da heyecan verici buluyorum.
Klasik oyunların başında gelen Martı’nın farklı uyarlanmasını görünce yani metni görünce ne hissettiniz? Sizde nasıl hisler uyandırdı?
Sezin Akbaşoğulları: Elif bana projeden bahsettiği andan itibaren çok heyecanlandım. Zaten ezelden beri Martı benim çok sevdiğim bir metindi. Okuduğumuz hâliyle metin orijinal hâlinden çok uzak değildi aslında. Tiyatro BeReZe yaratıcı oyuncuya inanan, bu yöntemle üreten bir tiyatro. Elif’in yönetiminde provalarda biçimi geliştirmiş olduk. Bu şekilde çalışmanın bana çok eğlenceli gelmesinin yanı sıra üzerimde eğitici ve geliştirici bir etkisi oluyor. Çok mutluyum bu ekibin ve bu oyunun bir parçası olduğum için.
Tolga İskit: Çehov’un karakterleri genelde monolog hâlinde takılıyorlar. Oyunlarının absürt yanı da burada yatıyor. Metinde yapılan değişiklikler de bu anlamda kolaylaşıyor. Elif ve Cemre’nin metinde yaptığı değişiklikler sahne metnini yoğunlaştıracak, sahnelemeye alan açacak nitelikte oldu. Son olarak Elif Temuçin demek istiyorum.
Tiyatronun kalıplaşmış bakış açısının dışına çıktığı oyunlara ara ara denk geliyoruz. Martı mıyım? da klasik metne modern bakışın örneklerinden. Sizce tiyatromuzda bu tarz uyarlamalar seyirciye nasıl etki ediyor? Siz bu tarz yeniliklere nasıl bakıyorsunuz?
SA: Ben seyirci olarak modern yorumlardan keyif alırım. Yeni, farklı bir şey yapmak risk barındırır tabi. Hele de klasik bir metne, zaten defalarca yapılmış, üzerine yazılar, kitaplar yazılmış eserlere yeni bir pencere açmaya çalışmak büyük cüret gibi algılanır. Ama açıkçası bütün bu yargılardan, bu büyük fikirlerden bihaber olan seyircinin oyuna vereceği tepkiyi daha çok merak ediyorum. Onu da oynayıp göreceğiz.
Tİ: Tiyatro canlı kanlı izleyicisiyle var oluyor. Bizler cesur denemeler yapmaya devam edeceğiz. Böyle böyle sanatımız derinleşecek. Elbette ki Brecht’in dediği gibi eğlenmeyi, oyun oynamayı unutmadan. Seyircinin de cesur bir bakışla izlemeye gönlü olması bu noktada çok değerli. Sanat eserine, alışık olunandan başka türlü bir bakışa fırsat verildiğinde ancak yaşama yeni pencereler açılabilir. Ben buna inanıyorum. Son olarak Elif Temuçin demek istiyorum.
Martı oyununu okumayan, hiç bilmeyen bir seyirci oyuna geldiğinde kitaba ve konuya dair bir çözümleme yapabiliyor mu? Oyunu, karakterleri ve Çehov’un Martı’sını anlayabilir mi? Yoksa seyirciler kitabı okuyup mu gelmeli?
ET: Bu sorunun cevabı sanatsal bir etkinlikten almak istediğimiz kişisel hazlarımıza göre değişecektir diye düşünüyorum. Edebi olarak Çehov’la tanışmamış bir izleyen de oyunu keyifle takip edecektir çünkü Çehov’un yarattığı karakterler, durumlar ve ilişkilenmelere mümkün oldukça müdahale etmedik çünkü şahane yazılmışlar! Bizim kattığımız yorum da açık bir şekilde paylaşıldığından ve seyirciyle kurulan bir oyun olduğundan illaki metin okunmalı diyebileceğim bir durum yok. Elbette oyunu daha önce okumuş olan bir izleyen için izlediği her oyunun keyfi bir başka olacaktır. Farklı farklı ayrıntıları, göndermeleri kolaylıkla yakalayacaktır. Yani gerçekçi bir yorumla sahnelenmiş bile olsa oyuna hâkimiyet başka bir keyif sunabilir. Ama şu da mümkün, Martı oyununu hiç bilmeyen bir izleyicide Çehov’a dair bir merak uyandırmak beni çok mutlu eder. Üstelik Martı mıyım? uyarlamamızda anlaşılırlığı hiçbir zaman gözardı etmedik, yorumumuzla bugüne söylediklerimizi izleyenlerin ne gözlerine sokuyoruz ne de gizli kapılar ardına gizliyoruz, apaçığız, Çehov’un dilediği “dört perdelik komedi”yi yeni bir dille ortaya koymaya çalışıyoruz.
Peki siz Martı Mıyım?’ı kitabı hiç bilmeyen bir seyirciye nasıl anlatırsınız?
SA: İyi eserler her zaman çok basittir aslında. Martı kısaca: âşıklar, narsisistler, âşık narsisistler, başarı/başarısızlık, can sıkıntısı, ölüm korkusu, değişen zaman, buhran! Çok uzağa gitmeye gerek yok, televizyon dizilerinde karşılaşabileceğiniz bir ilişkiler zinciri var Martı’da da.
Tİ: Sanatına olan tutkusu kendi oğluna olan sevgisine bile üstün gelen bir anne, yazar olmak mı yoksa annesine başarısını kanıtlamak için ünlü bir yazar olmak mı istediği belli olmayan bir oğlun, başarılı olan ve yazmayı bağımlılık hâline getirmiş bir yazar, umutsuz bir aşık, emektar bir sevgili, çapkın emekli bir doktor, oyuncu olmak için evini terk eden genç bir kız arasındaki aşk üçgenleri, bağımlılıklar, kaybedişler, ertelemeler… Son olarak Elif Temuçin demek istiyorum.
“Hepimiz bir çatırdamanın eşiğindeki Çehov karakterleriyiz” sözünüzü gördüm. Biraz bunu açmanızı istesem?
ET: Çehov gündelik hayatın birçok sıradanlığını, karakterlerin içsel çelişkilerini, özellikle hayal kırıklıklarını ironik bir gözle ortaya koyuyor. Tam olarak eyleyemeyen, hep sorular içinde sıkışıp kalmış, geçmişe özlem duyup geleceğe dair endişeli karakterler. Şimdi bunları okuyunca “Aynı ben!” demiyor musunuz? Ben diyorum. Dünya geçmişten çok daha hızlı bir değişim içinde, teknoloji almış başını gidiyor, ekonomi hep bir başlık olarak politikaları belirliyor, kime göre neye göre belli olmayan başarı odaklı hayatlarımızda bir koşturma içindeyiz, bilgiye sahip gibi görünüyoruz ama bazı gelişmelerden haberimiz bile olmuyor, sorun orada duruyor ama hiçbir çözüm üretemiyoruz. Üstelik tüm bu büyük başlıkların arasında kendi küçük dünyalarımızda varoluş krizleri yaşıyoruz. Martı Mıyım? oyunuyla halimize uzak açı sağlayıp birazcık gülümseyebilelim dileğindeyiz. Ve daha iyi bir dünya adına eyleme geçmek için minik bir ümit vermek. “Anlamak” bir başlangıç olabilir belki de.
Son olarak sezonda 200 oyun var. Neden Martı mıyım?’a gelsinler?
ET: Trigorin karakteri oyunda şöyle bir şey söylüyor: “Herkesin bir alıcısı var, ne diye itişip kakışmalıyız ki?” Denemeye açık olmak bizim için çok kıymetli, Martı Mıyım? da bir deneme ve biz seyirciyle buluştuğu için çok heyecanlıyız. Umarız izleyicilerimizi de heyecanlandırır, keyiflendirir ve hayatlarına dokunur.
SA: Ne güzel soru. :)) Bilmiyorum, PR’a sormak lazım.
Tİ: Daha önce böyle bir Martı izlememiş olmalarının yanında daha önce böyle bir tiyatro deneyimi yaşamamış olabilirler. Biz klasik metne olan çağdaş yaklaşımımızın yanında seyirciye özgün bir tiyatro deneyimi de sunuyoruz. Bunu yaparken de eğlenceyi, neşeyi hiç ihmal etmiyoruz. Son olarak Elif Temuçin demek istiyorum.
Aposto, Kasım 2024