Tenkit

Sen Uzaktayken

Tiyatro Bereze'nin obje tiyatrosu olarak sahnelediği bir oyun "Sen Uzaktayken". Şenlik kapsamında Ferih Egemen Çocuk Tiyatrosu Sahnesi'nde iki kez sahnelenen oyunun yazarı ve yönetmeni Elif Temuçin. Oyun 5-9 yaş arası için yapılmış ancak bütün iyi oyunlar gibi dokuz yaşla sınırlı kalmıyor, beş yaşından itibaren herkesin keyifle izleyeceği bir oyun olarak karşımıza çıkıyor.

Daha önce çeşitli uluslararası festivallere katılan oyunun konusu oldukça yalın. Babasını özlediği için uyuyamayan Erkan annesi Elif'ten babasıyla tanışma öyküsünü dinlemek ister, bütün oyun bu öykünün anlatımı üzerine kurulur.

Oyun metni usta işi. Günlük dilin kullanıldığı öyküde her evin hali uyumak istemeyen çocukla başlanıp gözlerimizin önünde bir dünya kuruluveriyor. Tansiyon hemen hiç yükselmeden öyküyü adım adım takip ediyoruz ve yalınlığın ustalığı sayesinde kendimizi teatral büyüye kaptırmış buluyoruz. Metin sanki kolayca, o an, orada gelişiyormuş inceliğiyle adım adım işlenmiş. Bu yalınlık dramatik olmamasından kaynaklanmıyor. Metin ustaca yavaş yavaş dramatiğini kuruyor ve seyirciyi peşinden sürüklemeye başlıyor. Çocuk metinlerinde alıştığımız tepeden inme çözümlere, farsa, söz komiklerine, hareket komiklerine yaslanılmamış. Metin oyundan bağımsız, öykü olarak okunabilecek nitelikte. Bütün bunlar Sen Uzaktayken'i alışa geldiğimiz çocuk oyunlarından uzaklaştırıp teatral formun içine sokuyor. İyi metin bize iyi tiyatroyu işaretliyor bu oyunda. Dramatik sorunu olmayan, neden-sonuç bağlantıları inandırıcı, öyküsü ve duygusu sağlam bir metin var karşımızda.

Oyunculuklardaki doğallık metni yükseltiyor ve gözle görünür kılıyor. Hiçbir yapmacık konuşma, seyirciyle doğrudan iletişim ve çocuk izleyiciyi güldürme kaygısı yok bu oyunda. Seyirci çocuğa dönüp bir şey anlatan oyuncu yok sahnede, duygudan uzak, yüksek, neredeyse bağıran kulak tırmalayıcı tek bir ses sözcük olsun duymuyoruz oyuncuların ağzından. Günlük konuşma sesinde bir gece vakti çocuk ve annenin doğallığı içinde oyuncular. Elif Temuçin hepimiz gibi bir anne, çocuğunun odasının dağınıklığına söylenen hepimizin annesi gibi bir anne iri desenli gösterişsiz sabahlığıyla. Erkan Uyanıksoy ise yedi sekiz yaşlarındaki bir çocuğu tüm doğallığıyla, merakları ve istekleriyle oynamayı başarıyor; bir çocuğun oyuncaklarıyla oynamasını başarıyla an be an canlandırıyor gözlerimizin önünde. Gerçek bir çocuk kimliğine dönüşüyor oyuncu sayesinde Erkan karakteri. İki yetişkin oyuncu, anne-çocuk ilişkisini inandırıcı kılıyor başarılı oyunculuklarıyla.

Sahne tasarımı olarak abartısız bir çocuk odası seçilmiş. Siyah fon perdesine yan yana asılı beş tane çocuk resmi, bir yatak, çalışma masası, sandalye, sehpa, sepet ve çeşitli oyuncak parçaları seçilmiş dekor-aksesuar olarak. Renkler sade, biçimler abartıdan uzak ve yalın. Dekor ve aksesuar alışıldık çocuk oyunlarındaki karikatürize ve renkli yaklaşımdan uzak. Müzik ve ışık duyguyu destekleyecek şekilde biçimleniyor.

Bütün bu yalınlık içinde son derece yaratıcı bir oyun var karşımızda obje tiyatrosu olarak. Seyirciye anlatılan anne ve babanın tanışma öyküsü tümüyle çocuk odasındaki objeler kullanılarak yansılanıyor. Anlatıda kullanılan objeler hemen sanki oradaymışlar, oyuncu sadece onu alıp oynatmış doğallığında kullanılıyor. Annenin odadan topladığı çöpleri çöp kutusuna atışı aynı zamanda şişman Murat'ın yemek yemesi olarak yansılanıyor. Bu örnekteki gibi her obje hem kendi işlevini yerine getiriyor hem öykü kişilerinden birisi oluveriyor. Sandalye balkona, sehpa apartman dairesine, masa lambası kızgın, dırdırcı bir anneye dönüşüveriyor gözlerimizin önünde. Elif Temuçin'in objeleri kullanmadaki başarısı oyunun tümünde gözlenen yalınlığa hizmet ediyor.

Oyunun metni ve öyküsü sağlam olunca, oyunculuklar ve obje kullanımı başarılı olunca, karşımıza sadeliğin zerafetine sahip yaratıcı bir oyun çıkıyor.

Bu tür yalın teatral çocuk oyunlarına alışık olmayanlar bunca yalınlığın içinde neşenin ve eğlencenin nerede olduğunu sorabilirler. Evet bir tiyatro oyunu eğlenceli olmalı bu doğru ama eğlence demek çocuğu güldürmek, kahkaha attırmak, bağrış çağrış sesler çıkarttırmak demek değildir. Nasıl ki yetişkinler bir tiyatro oyununda kahkahadan önce teatral hazzı arıyorlarsa, çocuklarda farklı davranmazlar. Oyun yaratıcı yaklaşımı, oobjelerden çıkan sürprizleriyle küçük yaştaki izleyicinin beğenisini kazanıyor ve ilgisini oyun boyunca sahnede başarıyla tutabiliyor. Oyunun sonunda ise görsel ve duygusal olarak etkileyici bir sahne var. Bütün oyun boyunca ince ince işlenen metindeki duygular bu sahne ile doruğa ulaşıyor ve sahne tasarımı farklı bir anlam kazanıyor ışığın yardımıyla. Doğallıktan uzak olan tek görsel sahnesi oyunun doruk noktasını oluşturuyor taşıdığı sürprizle finalde.

Sen Uzaktayken izleyicisine saygılı bir oyun. Bu yüzden her yaştan izleyici oyunu keyifle izleyebilir. Seyircisine bir şey öğretme kaygısı yok metnin, oyunun ve oyuncuların bir şey paylaşma kaygısı var, seyircisine bir şey sormuyor kendi kararlarını kendisi veriyor. Oyuncular iyi bir tiyatro oyununda olması gerektiği gibi karşımızda çırıl çıplaklar, oyun kişilerinin bütün duygularını seyirciye saklamadan aktarıyorlar. Pedagojik bir kaygısı da yok oyunun, sevgi hangi yaş için olumsuz olabilir ki, aşk hangi yaşta ayıp? Aşkı, sevgiyi, özlemi anlatıyor bu oyun her yaştaki seyircisine, saklamadan, utanmadan.

Sen Uzaktayken bütün çocuk oyunu yazar, yönetmeni ve oyuncularına örnek olması gereken bir oyun, seyirciler içinse kaçırılmayacak bir fırsat. Bu oyunu izlemiş olan şanslı seyirciler ileride hatırlayacakları unutulmaz bir teatral deneyim yaşamış olacaklar, umarım bütün çocuklar bu kadar şanslı olur.

CEREN OKUR 
www.mimesis-dergi.org