Tenkit

Sahnede Sağ Gösterip Sol Vuran Bir Uyarlama

Tiyatro BeReZe'nin Çehov'un Martı'sından uyarladığı Martı mıyım? oyunu 28. İstanbul Tiyatro Festivali'nde prömiyerini yaptı. Oyun, hem kendi bakışını hem de günümüzün dünyasını içine yerleştiren iyi bir BeReZe uyarlaması olmuş. 

2013 yılında Fil'i izlediğimde hayranları olup salondan çıktığım o günden bugüne her oyunlarını izlemeye çalıştığım bir ekip Tiyatro BeReZe. Özellikle Macbeth / İki Kişilik Kabus'ta yarattıkları dünyanın etkisi hala üzerimde. Bağımsız tiyatronun takipçileri bilir ki BeReZe ruhu diye bir şey vardır.
Günümüz Türkiye tiyatrosunda beni en heyecanlandıran işler de sanırım kişisel olandan yola çıkan, sürece dayalı araştırmalardan doğan performanslarla klasik metinlere bugünün gözünden bambaşka bir bakış getiren uyarlamalar oluyor. Martı mıyım? da hem günümüzün dünyasını içine sinsi sinsi ve de göstere göstere yerleştiren iyi bir BeReZe uyarlaması. 

Gerçekle oyun iç içe
Anton Çehov'un 130 yıl önce kaleme aldığı Martı, BeReZe'nin kurucu ekibinden Elif Temuçin'in rejisiyle sağ gösterip sol vuran, adıyla müsemma, hem Martı hem de olmayan bir uyarlama. Çehov'un bir taşra kasabasında burjuva bir ailenin etrafında dönen metni, Temuçin'in uyarlamasında da orijinaline uygun olarak düz bir çizgide ilerliyor. Ancak hikaye ile gündelik hayatın eğlenceli, çokça da ağlanacak halimize güldüren detaylarını iç içe geçirme biçimi bu çizgiyi başarılı bir şekilde kırıyor. Gerçeklikle oyun iç içe geçeceğinin sinyalleri daha ilk andan veriliyor. Bu geçişleri oyun boyunca, oyuncuların dekoru sınırlayan çim zemine giriş çıkışlarındaki adımlarıyla, sahne dışında konumlanan asılı mikrofondan oyunun gidişatına yedirilmiş kişisel itiraflarını anlatmaları ile sık sık deneyimliyoruz. 
Çehov'un, hepsi birbirine bir çeşit fasit dairenin içerisinde aşkla bağlanmış, anbean uçuruma sürüklenen karakterleri, Medvedenko ve Treplev'de Erkan Uyanıksoy, Nina ve Polina'da Nazlı Bulum, Dorn ve Trigorin'de Tolga İskit, Arkadina'da Sezin Akbaşoğulları, Masha'da ise Sanem Öge gibi günümüzün yetenekli ve deneyimli oyuncularını izliyoruz. Her biri yakalanmaya çalışılan ruhun altından başarıyla kalkıyorlar. 

Kostüm ve dekor da muzip
Oyunun tüm muziplliğine hizmet eden pop-art kostüm ve dekor tasarımı İlayda Saran'a ait. Oyuncuların sıralarını bekledikleri koltuk tasarımı oyunun en başarılı detayları arasında.
Bu uyarlamada aksayan nokta ise oyunun ritmi/enerjisinde ortaya çıkıyor. Rejideki buluşların öne çıktığı ve muzipliğin arttığı anların enerjisinin yükselmesi gerektiğini ve birbirine yakın bir ritimde giden hikaye ve muziplik dengesinde aranın daha keskin bir şekilde açılmasının oyunun seyirci ile kuracağı ilişkiye olumlu yansıyacağını düşünüyorum. Metni ya da ekibi bilmeyenler için dahil olmanın zor olmasından endişe ettiğim kısımları da küçük bir not olarak buraya bırakmak isterim. 
Karakterlerden Treplev, "Yeni anlatım biçimlerine ihtiyaç var" der Martı metninde. Martı mıyım? da Treplev'i haksız çıkarmıyor doğrusu. Sezonda devam eden başka bir başarılı Martı uyarlaması Treplev'i de düşününce bir şeyi anlatmanın birçok farklı yolu olduğunu ve kendi direniş alanlarımızı hatırlamanın mutluluğu ile çıkıyorum Martı mıyım?'dan Tiyatronun farklı bakış açılarına açık ve çokça kahkaha da atmaya hazırsanız bu oyun size göre. 

Gülin Dede Tekin 
Oksijen - Kasım 2024